Yapay zekanın estetik üretime dahil olmasıyla birlikte,
“yaratıcı kimdir?” sorusu yeniden gündeme geliyor.
Biz, bu yeni evrende tam olarak neredeyiz? Renkleri ve çizimleri yapay zeka araçlarıyla elde ederken, bu sistemleri yöneten ve yönlendiren kim? İstem kimden çıkıyor? Ruhumuzu, bakış açımızı ve dünyaya dair hislerimizi taşıyan o dilin kaynağı kim?
Tabii ki biz.
Şimdi toparlanın ve arkanıza yaslanın. Aliya İzzetbegoviç’in şu sözünü hatırlayın: “Birçok canlı başını yukarı aşağı sallar… Ama yıldızlara bakan yalnızca insandır.”
Bu söz, insanın yalnızca düşünen değil; hisseden, hayal kuran ve anlam arayan bir varlık olduğunu hatırlatıyor. Buradaki esas vurgu “rikkat”tir. Yani duygusal incelik… Sadece insana özgü bu içsel derinlik, sanatçı yönümüzün de temelidir. Çünkü yaratım, teknik bir işlemden fazlasıdır. O, insanın iç dünyasını dışa vurma biçimidir.
Yapay zeka ile insan arasındaki ilişkiyi, nostaljiyle örülmüş bir sanat pratiği gibi düşünebiliriz. Bir zamanlar elleriyle dantel işleyen nesillerin sabrı ve zarafeti nasıl ürünlere yansıyorsa; bugün bizler de yapay zeka destekli içeriklerde kendi duygularımızı, geçmişimizi ve hayallerimizi işliyoruz. Bu içerikler yalnızca görsel değil; anlam taşıyan, hissiyat barındıran deneyimlere dönüşüyor.
Son zamanlarda her yerde karşımıza çıkan Ghibli estetiği bu yaklaşımın en iyi örneklerinden biri. Pastel tonlar, doğayla iç içe manzaralar ve yumuşak geçişlere sahip sahneler yalnızca bir görsellik değil; aynızamanda huzura, masumiyete ve çocukluğa açılan bir pencere sunuyor. Yapay zeka sayesinde artık bu evrenleri kendi içeriklerimize de taşıyabiliyoruz. Ama unutulmamalı: En etkileyici çıktılar, insan eliyle beslenen, insani değerlerle yönlendirilen üretimlerden çıkıyor. Her ne kadar süreçleri hızlandırsa da, insan dokunuşunun yerini hiçbir sistem alamıyor. Tasarımcı hala sürecin kalbinde, yapay zeka ise onun elleriyle şekillendirdiği bir yardımcı.
Yapay zeka ile insanın uyumlu birlikteliği, yaratıcı alanlarda yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Belki de artık önemli olan, teknolojiyi nasıl kullandığımız değil, onu neyle beslediğimizdir. Hayal gücümüzle, geçmişimizle, hislerimizle…
Ve işte tam burada, yapay zekanın evreninde, insanın tasarımla kurduğu kadim bağ yeniden doğuyor.
Bu yazıyı toparladığımda, belki birazdan ChatGPT’den yazımla ilgili bir görsel üretmesini isteyeceğim. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, bu görselin yaratımı yalnızca benim düşünsel evrenimin bir parçası olacak.