Eğer başarı yolculuğunuzda karşılaştığınız zorlukları aşmak ve doğru stratejilerle hedefinize ulaşmak istiyorsanız bu yazıyı okumaya devam edin.
Ne demek istiyoruz? Hemen açıklayalım!
Diyelim ki uzun zamandır gitmek istediğiniz bir şehre gittiniz (mesela Adana olsun bu şehir) ve oranın en meşhur yemeğini yemek için sabırsızlanıyorsunuz.
Yapacağınız ilk hamle telefondan;
“Adana’da en iyi kebap nerede yenir” mi olur?
Yoksa “Adana’da orta halli/eh işte diyebileceğimiz kebap nerede yenir?” mi olur?
Cevap belli değil mi? Kimse uzun zamandır hayalini kurduğu bir deneyimi riske atmak istemez.
Bunu neden anlatıyoruz?
Şöyle ki, bahsettiğimiz durum markalar için de geçerli.
“En iyi” olma iddiası, bir markayı rakiplerinden ayıran ve ürün veya hizmetindeki farklılıklarını öne çıkaran çok güçlü bir pazarlama yöntemidir. Buna “ E bu şekilde fazla yüksekten uçmuş olmaz mıyız” diyebilirsiniz. Ama zaten işin fitilini ateşleyen kısım da burası! Yüksekten uçmak yani “en iyi” olma iddiası, tüketicilerin zihinlerine etki ederek, satın alma kararını etkilemek için markanın kendisini öne çıkarmasına yardımcı olan açık ara en iyi yol!
Ki herhangi bir sektörün piyasasına baktığınızda ilk olarak “yüksek fiyatı verenin hâkimiyetini görürsünüz. Örneğin bir müzayede de bile bir sanat eserine en yüksek teklifi veren kişi o eserin değerini de belirlemiş olur. Büyük markaları bir düşünün… Coca-Cola ve PepsiCo ürünlerinin fiyatı birbirine oldukça yakın duruyor, değil mi? Ama genel olarak dünya çapında, Coca-Cola kendini daha yüksek bir fiyat noktasında konumlandırmıştır her ne kadar fiyatı Pepsi’ye yakın olsa da “premium bir marka” olan odur.
Peki “en iyi” iddiasıyla ortaya çıkmanın bir markaya sağlayacağı avantajlar neler olur?
Hadi birlikte inceleyelim:
Rekabet avantajı:“En iyi” iddiası, markanın rakiplerinden farklı ve daha iyi olduğunu gösterir. Bu, müşterilerin satın alma kararlarını etkileyerek, markanın rakipleri arasında öne çıkmasına yardımcı olabilir.
Daha yüksek fiyatlandırma: Müşterilerin “en iyi” ürün veya hizmeti satın almaya yönelmesi, markanın daha yüksek bir fiyatlandırma stratejisi uygulamasına izin verebilir. Müşterilerin daha iyi bir deneyim için daha yüksek bir ücret ödemeye istekli olduklarına dair bir inanç, markanın kârlılığını artırır.
Müşteri sadakati: Müşteriler, en iyi markayı tercih etmekle kendilerini özel ve farklı hissedebilirler. Çünkü markaların ürün dışında da vaatleri var artık! Mutluluk, kaliteli yaşam, konfor satarlar bir yerde… Değil mi? Hah işte bu durum, marka sadakati yaratır ve müşterilerin tekrar tekrar o markanın ürünlerini satın almalarını sağlar.
Marka bilinirliği: “En iyi” iddiası, markanın farkındalığını artırır ve müşterilerin markanın ne kadar iyi olduğunu konuşmalarına yol açabilir. Bu, markanın müşteri tabanını genişletmesine ve daha fazla fırsat yaratmasına yardımcı olabilir.
Yani “en iyi olma” iddiası, markaların kendilerini rakiplerinden ayırmalarına ve müşterilerin satın alma kararlarını etkilemelerine yardımcı olan güçlü bir pazarlama stratejisidir. Günlük hayatımızda “Adana’ya gidip en iyi kebabı yeme konusunu nasıl riske atmıyorsak söz konusu durumu neden markalarımıza uyarlamayalım ki! Uzun vadede bize ya da işletmemize büyük avantajlar sağlayacak bu iddiayı bir düşünün deriz.
Bu arada piyasayı belirleyen tek faktör yüksek fiyat vermek ya da “en iyi” iddiası değildir. Markaların bunun yanı sıra, müşteri memnuniyeti, ürün kalitesi, marka itibarı, rekabet ve diğer faktörlere de dikkat etmesi gerekiyor. Sonuç olarak, piyasayı belirleyen ya da en iyi olmanızı sağlayan tek bir faktör olmadığı gibi, yüksek fiyat verenin hakimiyeti de her zaman geçerli değildir. Piyasanın belirlenmesinde birçok faktör rol oynar ve başarılı bir işletme, tüm bu faktörlere uygun stratejiler geliştirerek rekabet avantajı elde edebilir.
Şimdi size soruyoruz:
Siz içinde bulunduğunuz alanın en iyisi mi olmak istersiniz yoksa “eh işte”si mi?
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
